40 KUŞAĞI TOPLUMCU, GERÇEKCİ ŞAİRLER...


.

''Çağın şairi olmak ile 40 kuşağının şairi olmak arasındaki farktan bahseder Rıfat Ilgaz yazılarında. 40 kuşağının şairi olabilmek için, o yıllarda savaşın açtığı yaraların görülmesi, halkın bu savaşın getirdiği yoksullukla nasıl ezildiğinin sezilmesi ve bunları da sanat ürünlerine yansıtmak için çaba gösterilmesi gerekiyordu. Bu çabadan doğacak sorumluluk da, getireceği çileler de göze alınmalıydı. Rıfat Ilgaz bu anlamda 40 kuşağının şairiydi. Çağın sorumluluğunu omuzlarına almış, 1940 kuşağı adına savaşıyor, bu uğurda bedeller ödemekten de çekinmiyordu. Bu bedelleri öderken de hiçbir zaman umudunu kaybetmiyordu. O, budandıkça daha da güçlenen, kökleri toprağın derinliklerine ulaşan, dalları gökyüzüne doğru kucak açan koca bir çınardı.
“Gelecek günlere inanıyorduk, çağdaşlarımla birlikte. İnanmasam bunca çileye nasıl göğüs gererdim, bu çürük ciğerle?”
Rıfat Ilgaz’ı 1944 yılında yayımlanan ancak toplatılıp, yasaklanan “Sınıf” adlı şiir kitabı cezaeviyle tanıştırmıştı. Dönemin baskıcı yöneticilerine karşı mücadelesi ilk “Sınıf” ile başlamış, yaşamı boyunca da devam etmişti. Her yazdığı yazıdan sonra hakkında açılan davalar ile kapatıldığı cezaevleri onu bu mücadeleden vazgeçirememişti.
Çok sevdiği öğretmenlik mesleğini yapmasına izin vermeyip, her fırsatta yazdıklarından dolayı hapse atmışlardı. Hep bir şeyleri ya da birilerini bırakmak zorunda kalmıştı. En çok da insanın içini bu acıtıyor. Evini, ailesini, çocuklarını, öğrencilerini, mesleğini bırakacak ya da bıraktırılacaktı.
'Hep bırakacak, durmadan bırakacaktım geride, bana yakın ne varsa, canlı, cansız, yararlı yararsız, kendi gelmiş, emekle kazanılmış ne varsa isteyerek, istemeyerek, boyuna bırakacaktım.
Okuduğum, okuttuğum okulları, değişen öğrencilerini ya bırakacak ya bıraktırılacaktım. En acıklısı çok sevdiklerimi, yakınlarımı, kardeşlerimi, çocuklarımı, torunlarımı, onların da yakınlarını…”
Hep bıraktı ama geleceğe eserlerini de ..
.''Yerine göre ölüsü dirisinden çok konuşuyordu ozanların. Yerine göre de dirisi ölüsünden daha çok susuyordu.”
Son nefesine kadar karartılmış geceleri aydınlık sabahlara çıkarma umuduyla yazmıştı Rıfat Ilgaz. Yılmamış, yıkılmamıştı.''

.
.
Aykırı Akademi.
Reyhan Karaarslan-Çanakkale Matbuat.

Hiç yorum yok: